Haber

MESEM’de biten hayatlar-7: Madenci babanın oğlu Alperen Enes, Youtuber olacaktı

İSTANBUL – ‘Yeni nesil çocuklar’ teknoloji ve oyun ‘bağımlılığıyla’ anılıyor hep. 17 yaşındaki Alperen Enes Ural neslinin çocuklarındandı aslında. Fakat işte her şey de sadece oyundan ibaret değildi. Somalı bir madenci ailesinin çocuğuydu Alperen Enes, bir yandan Youtuber olmayı hayal ederken bir yandan da Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) yönlendirmesiyle doğal gaz tesisatçısında çalışıyordu. Sıradan çocukların, sıra dışı ölümlerinden birinin kahramanı olan Alperen Enes Ural’ın hikayesini babası Faruk Ural’dan dinliyoruz.

HAYALİNİN İLK ADIMLARINI ATMIŞTI

20 Aralık 2007’de yeraltı maden işçisi bir babanın oğlu olarak Alaşehir’de doğdu Alperen Enes Ural. Madenci baba, oğluyla annesine göre daha az vakit geçirebildi. Alperen Enes Ural, daha çok annesiyle ve 2017’de dünyaya gelen kız kardeşiyle birlikteydi. Anadolu Lisesi’ne gitmek istemedi Alperen Enes, kendi tercihiyle meslek okuluna yazıldı. Sonra da çıraklığa başladı.

Alperen Enes hayalini gerçekleştirmek için kazandığı paranın bir kısmıyla odasını hazırlamıştı. Koltuğu, kamerası, bilgisayarı her şey tamamdı. Ancak çıraklık yaptığı iş yerinde doğal gaz borusu döşerken 2’nci kattan düşerek, 23 Mayıs 2024’te hayatını kaybetti.

Alperen Enes Ural’ın cenazesi. (Fotoğraf: Evrensel gazetesi.)

BABASI SOMA FACİASININ YAŞANDIĞI İŞLETMENİN İŞÇİSİYDİ

Alperen gibi babası da emekçiydi. Baba Ural, kendi ifadesiyle yaptıkları işi şöyle anlatıyor: “Ben 15 yıllık yeraltı maden işçisiyim. 10 yıl önce Soma katliamının yaşandığı Soma Kömür İşletmeleri’nin işçisiydim. Kaza anında orada değildim. Ancak sonra arama-kurtarma çalışmalarına katıldım. Ben de iş yerinde küçük kazalar geçirdim. Bütün bu yaşadıklarımız imtihan.”

‘SEÇİÇİ BİR ÇOCUKTU’

Baba Ural, oğlundan bahsederken metanetli olmaya çabalıyor: “Yapı olarak sakin, durgun bir çocuktu. Çocukluğundan beri hiç küçük düşünmezdi. Youtuber olmak istiyordu. Bursa’da yaşamayı hayal ediyordu. Eşim Somalı. Bursa’da teyzesi var. Sık gidip geldiğimiz için kuzenleriyle iyi anlaşıyordu. Bursa’ya taşınıp işlerini orada kurmak istiyordu. Arkadaş konusunda seçiciydi. Çok samimi olduğu birkaç arkadaşı vardı. Öldükten sonra ziyaretine gelen arkadaşı da çoktu. Annesi ‘Arkadaşın yok, çok seçici davranıyorsun’ diye sitem ediyordu. Ama hastaneye de cenazeye de çok gelen oldu. Alperen’i görmek istediler. 7 yaşında bir kız kardeşi var. Ders çalışmayı çok sevmezdi. Evde vakit geçirmeyi, evi severdi. Bizle her şeyi paylaşan biriydi. Oturup konuşurduk hep. Kardeşine düşkündü, arada sürtüşürlerdi.”

‘OYUN OYNAMAYI ÇOK SEVERDİ’

Alperen Enes Ural, meslek okuluna yazıldıktan sonra çıraklığa geçiş yapmıştı. MESEM kapsamında tam 3 yıl çocuk işçi olarak çalıştı. Bedeninin çok yorulmadığı günlerde işten şikayet etmezdi hiç, baba Ural öyle anlatıyor: “İşe giderdi, eve döndüğünde çok yorgun olmazdı. Ancak iş ortamına göre değişirdi. Alperen 2 yer değiştirdi. Genel olarak çok şikayet etmezdi. Stresli olduğu zamanlar psikolojik olarak yoruluyordu. İşini düzgün yapardı, başladı mı bitirirdi. Arkadaşlarıyla çok nadir gezerdi. Oyun oynamayı çok severdi. Birkaç tane beğendiği Youtuberı takip ederdi. Tuğkan Gönültaş (Elreann) diye bir Youtuber var onu çok izlerdi.

‘BU BİR İMTİHAN’

Ailesi, çocuklarının ‘yarasının’ hala taze olduğunu söyleyip, çok fazla konuşmak istemiyor. Baba Ural, kaza gününü anlatıyor en son. Oğlunun patronundan gelen bir telefonla hastaneye gitmiş, önce ufak çaplı bir kaza olduğunu düşünmüş ancak onu kan revan içerisinde görünce “Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü” diyor: “Patronlarına ne olduğunu sordum. 2. kattan düştüğünü söylediler. Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesi’nde beyin ameliyatına girdi. 3 saat 20 dakika ameliyatta kaldı. Kanama durduruldu, sonrasında tahribat fazla olduğu için organ yetmezliği çıktı. Yoğun bakımda 5 gün kaldı. 23 Mayıs’ta vefat etti. Soma’ya defnettik. Bu, bir imtihan…”

‘İHMAL VAR’

Alperen Enes Ural, vefat ettikten sonra olayla ilgili kamu davası açılıyor. Baba Ural, yapıları itibariyle uzlaşmacı bir tutum sergilediklerini anlatıyor. Karşısındakilerin “düşman” olmadığını söyleyerek ekliyor: “Fakat onların iyi insanlar olması, ihmali aklamaz. Büyük bir ihmal var. Bu çocuk çırak. Ustayı izler çırak denen kişi. İşin tamamını yapmaz. Ben böyle biliyorum. Doğal gaz hattını döşemiş bizim çocuğumuz. Oğlumun sorumluluğu altında değildi bu iş. İş güvenliği tedbirleri yoktu. Bir kemer olsaydı belki ölmeyecekti. Kafasında darbe emici baret olsaydı minik bir travmayla atlatabilirdi. Kişisel koruyucu donanım kullanılmamasıyla ilgili bir sorun var. Tedbirsizlik kapsamında ön görülen sıkıntılar bariz.”

‘İZİNLİ OLMASI GEREKEN GÜNDE DÜŞTÜ’

MESEM kapsamında çocuklarını kaybeden ailelerin hemen hepsi benzer ihmallerden söz ediyor. Üstelik iş yetiştirme baskısı da cabası. Baba Ural, oğlunun inşaattan 18 Mayıs Cumartesi günü düştüğünü söylüyor. Yani, MESEM kurallarına göre oğlunun o gün izinli olması gerekiyormuş… Baba Ural, iş baskısından da şöyle söz ediyor: “İş baskısı olduğunu biliyoruz. 3 kuruş para verip, işe geleceksin diyorlardı. Resmi olarak çalışması gereken sürenin üzerinde çalışıyordu. Genellikle işten akşam 20.00’de gelirdi. Alperen öldükten sonra tutuklama oldu ancak birkaç ay sonra denetimli serbestlikle bırakıldılar. Taksirle ölüme neden olma suçundan yargılanıyorlar. Bu da bizi üzüyor. Bizim çocuğumuz öldü, bunun bir bedeli olmayacak mı?”

YARIN: Zekai de Ömer de inşaattan düşerek öldü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu