Hizbullah’a Karşı Saldırılar Soru İşaretleriyle Dolup Taşıyor
İsrail ordusunun üst düzey komutanları Lübnan’a yönelik saldırıların sonuçlarından memnun görünse de Hizbullah’ın saldırı kapasitesinin nasıl etkilendiği konusunda ciddi soru işaretleri var.
BBC Uluslararası İlişkiler Editörü Jeremy Bowen’ın analizi:
İsrailli liderler, çağrı cihazı ve telsizlerin patlatılmasıyla başlayıp yoğun hava saldırısıyla devam eden Hizbullah’a karşı operasyonun gidişatıyla ilgili oldukça coşkulu konuşuyor.
Savunma Bakanı Yoav Gallant Pazartesi günkü hava saldırılarıyla ilgili, “Bu bir başyapıttı. Hizbullah’ın kurulduğu günden beri en kötü haftasıydı. Sonuçlar zaten ortada” dedi.
Gallant’a göre hava saldırıları, “İsraillileri öldürebilecek binlerce roketi” tahrip etti. Lübnan ise İsrail’in, 50’si çocuk olmak üzere 550’den fazla Lübnanlıyı öldürdüğünü açıkladı. Bu sayı, 2006’da İsrail-Hizbullah arasındaki savaşın bir ayında ölen Lübnanlı sayısının yarısı.
İsrail şiddetli saldırıların Hizbullah’ı hedeflerinden alıkoyacağına inanıyor. Saldırıların Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a ve müttefiklerine acı vereceğini, İran’daki destekçilerini ise direnişin faturasının ağır olduğunu kabul etmeye zorlayacağını düşünüyor.
İsrailli siyasi ve askeri liderlerin bir zafere ihtiyacı var. Bir yıllık savaşın ardından Gazze İsrail için bir bataklığa dönüştü. Hamas savaşçıları halen tünellerden ve yıkıntıların arasından çıkarak İsrailli askerleri öldürüp yaralayabiliyor ve İsrailli rehineleri ellerinde tutuyor.
Hamas İsrail’i geçen Ekim’de gafil avladı. İsrailliler Hamas’ı ciddi bir tehdit olarak görmüyordu ancak fatura ağır oldu.
Lübnan ise farklı. İsrail ordusu ve Mossad istihbaratı, 2006’daki son savaş çıkmaza girdiğinden beri Hizbullah’la yeni bir savaş için hazırlık yapıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, mevcut operasyonun, Hizbullah’ı güç dengesinde zayıflatma yönündeki hedefleri için büyük bir adım olarak görüyor.
Hizbullah’ın İsrail içlerine roket atabilmesinin önüne geçmek hedefleniyor. İsrail ordusuna göre bir hedef de Hizbullah’ı sınırdan uzak tutmak ve İsrail’i tehdit eden askeri tesislerini yok etmek.
Bir Gazze daha mı?
Lübnan’da geçen hafta yaşananlar, Gazze’de bir yıldır görülenleri hatırlattı. İsrail sivillere yönelik uyarılar yayınladı, ki Gazze’de de yapmıştı. Hizbullah’ı da (Hamas’ı yaptığı gibi) sivilleri canlı kalkan yapmakla suçladı.
İsrail’in bu uyarıları çok belirsiz şekilde yaptığı ve ailelerin bazı bölgeleri tahliye etmesi için gerekli zamanı tanımadığı eleştirileri yapılıyor. Savaşa ilişkin yasalar, sivillerin korunmasını ve orantısız güç kullanımından kaçınılmasını gerektiriyor.
Hizbullah’ın İsrail’e yönelik bazı saldırıları da sivil bölgelere yönelikti ve söz konusu yasalara aykırıydı. Bu saldırılar İsrail ordusuna da yöneliyordu. İsrail ve ABD-İngiltere gibi Batılı müttefikleri, Hizbullah’ı terör örgütü olarak sınıflandırıyor.
İsrail ise yasalara uyan “etik” bir orduya sahip olduğunu iddia ediyor. Ancak dünya genelinde Gazze’de yapılanlar kınanıyor. Şimdi savaşın Lübnan sınırına yayılması, tartışmaları daha büyük bir açmaza sokacak.
Çağrı cihazlarına yönelik saldırıları ele alalım. İsrail, Hizbullah üyelerini hedef aldığını söylüyor. Ancak İsrail bu kişilerin bombalar patlarken nerede olacağını bilmiyordu. Zaten patlamaların olduğu kamusal alanlarda bu nedenle siviller ve çocuklar da hayatını kaybetti.
İşte bazı hukukçular da bunun, İsrail’in savaşçı-sivil ayırt etmeden güç kullandığının ve savaş suçu işlediğinin kanıtı olduğunu savunuyor.
1967’deki sürpriz operasyona benziyor mu?
İsrail medyasında bazı kesimler, İsrail’in Hizbullah’a yönelik son saldırılarını, 1967’de Mısır’a yönelik “Odak Operasyonu” adlı İsrail saldırısına benzetiyor.
Bu sürpriz hava saldırısında Mısır hava gücü havalanamadan, yerde imha edilmişti. Altı gün içerisinde İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün’ü bozguna uğrattı. Bu zafer bugünkü çatışmaların da temelini oluşturan bir güç dengesi yarattı.
İsrail medyasında yer alan 1967’deki bu operasyona yönelik benzetmeler, isabetli değil. Çünkü Hizbullah’la savaş ve Lübnan başka.
İsrail’in yoğun saldırıları, şimdiye kadar Hizbullah’ın İsrail’e saldırı kapasitesini ve saldırma niyetini durdurmadı.
İsrail’in Hizbullah’a karşı geçmiş saldırıları yıldırıcıydı ancak iki taraf için de net bir zafer getirmedi. Bu seferki saldırılar, İsrail ve istihbarat servisi için “tatmin edici” olsa da, aynı sonuca ulaşabilir.
İsrail’in saldırıları, Hizbullah’ın bir noktada dağılacağı, İsrail’e roket atmaktan ve sınırdan uzak duracağı varsayımına, hatta “kumarına” dayanıyor. Hizbullah’ı takip edenlerin çoğu ise örgütün durmayacağı görüşünde. İsrail’le savaşmak, Hizbullah’ın temel varlık nedeni.
Bu da İsrail’in, yenilgiyi kabul etmeyeceği ve savaşı daha da ileriye taşıyacağı anlamına geliyor. Hizbullah, İsrail’in kuzeyini sivillerin geri dönmesini imkansız kılacak ölçüde güvensiz hale getirirse, İsrail bir tür “tampon bölge” yaratmak üzere kara operasyonuna da karar verebilir.
İsrail Lübnan’ı daha önceden işgal etmişti.
1982’de İsrail güçleri, Filistinlileri hedef alan bir operasyonla Beyrut’a uzanmış, iki hafta kenti işgal altında tutmuştu. İsrail’in müttefiki Lübnanlı Hristiyan Falanjist güçlerin Sabra ve Şatilla katliamını yapmaları, aynı dönemde gerçekleşti.
Bugünün İsrailli generalleri, 1990’larda Lübnan sınırındaki gerginliğin içerisinde genç birer asker olarak yer aldılar.
İsrailli komutanlar, Lübnan’a girmenin Gazze’de Hamas’la savaşmaktan çok daha zorlu bir iş olacağını biliyorlar. Hizbullah da 2006’dan bu yana planlar yapıyor. Lübnan’ın güneyinde, gerilla taktiklerine uygun bir coğrafyada savaşmaya hazır durumda.
İsrail Hamas’ın Gazze’de kumların altına inşa ettiği tüm tünelleri yok etmeyi başaramadı. Lübnan’ın güneyinde ise Hizbullah sert kayalık alanlara tünel ve mevzi inşa etmek için 18 yıldır hazırlanıyor.
Üstelik Hizbullah İran’ın da desteğiyle hatırı sayılır bir cephanelik biriktirebildi. Ve Gazze’den farklı olarak bu cephanelik, Suriye üzerinden kara yoluyla yenilenebilecek durumda.
Washington merkezli düşünce kuruluşu The Center for Strategic and International Studies, Hizbullah’ın 30 bin aktif savaşçısının, 20 bin yedek gücünün olduğunu hesaplıyor. Savaşçıların çoğunun, Suriye’de Esad saflarında savaşarak çatışma deneyimi elde ettiği biliniyor.
Birçok analize göre Hizbullah’ın 120 bin ile 200 bin arasında roket ve füzesi bulunuyor. Bunlar arasında İsrail şehirlerini vurabilecek uzun menzilli silahlar da var.
İsrail, Hizbullah’ın Gazze örneğinin tekrar yaşanmasından korkarak, tüm cephaneliğini kullanmayacağını varsayıyor olabilir. İran da Hizbullah’ın tüm cephaneliğini tüketmesinden yana olmayacaktır çünkü bunlar İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları için bir güvence teşkil ediyor. Tabii Hizbullah, İsrail yok etmeden önce tüm silahlarını kullanmaya da karar verebilir. Bu da bir diğer “kumar” olarak öne çıkıyor.
ABD’nin başını çektiği müttefikleri, İsrail’in Hizbullah’la savaşı yükseltmesini ve Lübnan’ı işgal etmesini istemediler. Sivillerin sınırdaki evlerine dönmesi ve sınır güvenliği için yalnızca diplomasinin işe yarayacağında ısrar ettiler.
Ancak Gazze’de ateşkes ilan edilmeden diplomatların elleri kolları bağlı olacak. Hasan Nasrallah, Gazze’deki savaş durmadan İsrail’e saldırıları durdurmayacaklarını açıkladı. Şimdiye kadar Hamas da İsrail de ateşkes için gereken adımları atmış değil.
İsrail, Hizbullah’a karşı daha sert adımların atılmasının zamanının geldiğine inanıyor. Ancak karşısında inatçı, iyi silahlanmış ve öfkeli bir düşman var. Hamas-İsrail savaşıyla geçen bir yılın en tehlikeli gerilimi başlamış görünüyor ve şu an için bu durumun daha kötü bir aşamaya sürüklenmesinin önünde bir engel yok.